Internet girişimi ve büyüme ilişkisi...

İki hafta önce Girişim Kavramı Üzerine Yeniden Düşünmek başlıklı yazım üzerine çok olumlu tepkiler aldım. Zaman ayırıp okuyan herkese teşekkür ediyorum.

Anladım ki özellikle internet girişimlerinden daha fazla bahsetmek gerekli.

Yasal tanım olarak bizde mahallede bakkal açmanızla Instagram'ı kurmanız arasında herhangi bir fark yok. KOSGEB'in tanımında "bir iş fikrine dayalı olarak iş kurma eylemi" olarak tanımlanıyor girişimcilik. Bu karışmayı engellemek için; Tübitak ve Sanayi Bakanlığı gibi kurumlar kendi destek programlarında tekno-girişim, e-girişim gibi yeni tanımlar ürettiler.

Bu tanımlar, bu yazıların ana konusunu oluşturan "startup" kavramını daha doğru karşılıyor.

Ancak bu "nüansın" toplumda bir yansıması olduğu söylenemez. Bir dost meclisinde sohbet başlatmak için mesleğinizi soran insanlara "internet girişimcisi" olduğunuzu söylediğinizde, yüzlerinde "aman yarabbim, neden ben?" ifadesini görmeniz bundan.

Henüz internet girişimlerini toplum içinde toplumu dönüştürecek bir araç olarak algılatmayı başaramadık. Düşünün, istatistiklere göre Türkiye'de 35 milyon internet abonesi var, günde ortalama 4 saati internette geçiriyoruz ve bunun 2.5 saatini sosyal medyada harcıyoruz ama örneğin komşumuzun nasıl böyle bir sersemlik yapıp sanal pazaryeri sitesi kurduğunu merak ediyoruz.

Sizin, bizim yüzümüzden kuruyor o siteyi, iyi ki de kuruyor. Kosgeb verilerine göre, Türkiye'de istihdamın yüzde yetmişini KOBİ'ler sağlıyor ve büyük şirketlerin istihdama katkısı işsizlik verilerini etkileyemeyecek denli küçük boyutta.

Bunun anlamı ne? Anlamı şu; rekor oranlara varan genç / üniversiteli işsizliğini çözmek, henüz ortada olmayan yeni şirketlerin kurulması, büyümesi ve bu insanlara iş vermesi ile mümkün olacak.

Zaten sokağınızdaki Tekel bayii ile Instagram'ı ayıran en önemli şey birinin akıllı telefonda çalışması değil.

Internet girişiminin büyüme potansiyeli ve hızı.

Neden mi?

Zira bir internet girişimi, normal bir işletmenin büyüme hızı ve potansiyelinin yüzlerce katı hızlı büyüme potansiyeline sahiptir. Daha hiç para kazanmadan milyarlarca dolar etmelerinin ve yatırımcıları mıknatıs gibi çekmelerinin nedeni bu.

Instagram'ı örnek verelim : Fotoğraf paylaşım programını yazmaya başladıkları andan itibaren sayarsak bir aylık sürede 1 milyon kullanıcıya ulaştılar. 5 ay sonra 7 milyon $ yatırım aldılar ve yılın sonunda kullanıcı sayıları 20 milyon kişi civarındaydı. Üçüncü yılın sonunda iki yüz milyon kullanıcı sınırını yakalamışlardı. Gerisini belki siz de biliyorsunuz, Facebook tarafından 1 milyar dolar karşılığında satın alındılar.

Bu gelişimi aşağıdaki grafikten takip edebilirsiniz.  



Tanıdığınız hiçbir KOBİ bu şekilde büyüyemez. Zaten büyüseydi, aynı grafiğe sahip bir küçük işletmenin (örneğin bir bakkal dükkanının) 3 yıl içinde Koç Holding ile başa baş rekabet seviyesine gelmesi gerekirdi.

Elbette şunu da söylemek lazım, yukarıdaki grafik neden Türkiye'den bir Instagram çıkamadığının da kanıtıdır. Türkiye'de bu denli yüksek büyüme oranları yakalayan girişimler ve onları destekleyebilecek büyüklükte devlet / yatırımcı fonları bulunmuyor. Instagram açıldıktan sadece beş ay sonra 7 milyon dolar yatırım aldı.

O nedenle, bütün internet girişimlerinde dikkate alınacak en önemli, hatta tek istatistik, seçilen bir alandaki (gelir, kullanıcı sayısı, vb..) büyüme oranıdır. Eğer başladığınız ilk haftada uygulamanızı aktif kullanan 1.000 kullanıcınız varsa ve bu sayı her hafta sadece 10% artarsa, ikinci yılın sonunda 18.000.000 (onsekiz milyon) kullanıcıya ulaşırsınız.

Internet girişimlerini özel yapan işte bu büyüme oranı ve hızıdır.

Internetin geniş kullanım alanı, insanların birbirine ürünleri internet üzerinden önerebilmesi ve yazılıma erişimin kolay olması büyüme oranlarını artıracak faktörler. Ancak esas önemli olan, yazılım ya da hizmetin kullanıcılarda alışkanlık yaratarak onları sürekli kullanıcılara dönüştürebilme olasılığıdır.

İşsiz yığınlara iş verebilecek şey, işte bu internet girişimlerini büyüyen şirketlere dönüştürecek fikirlerdir. Hiçbir fikir uygulamaya geçirilmeden değer kazanmaz, ama değerli uygulamalara evrilmiş nitelikli fikirler kadar ekonomi dönüştürücü çok az şey vardır.

Bir tekno-girişiminin ortaya çıkış mantığı genelde basittir : insanların hayatın herhangi bir alanında çektiği basit bir sıkıntıyı alır (örn: güzel anlar fotoğraflayıp bunu arkadaşlarıyla paylaşamama) ve teknolojiyi kullanarak bunu mümkün ve kolay hale getirirsiniz. Bu üniversite arkadaşlarınızla iletişim kurmaktan (Facebook) şehirde araba bulamadığınızda cep telefonunuzdan taksi çağırmaya kadar uzanabilir (Uber), ya da yeni insanlarla tanıştıran çöpçatan ihtiyacına (Tinder).

Lakin sıradışı şekilde büyüyen hizmet ve yazılımlar üretebilmek için, alışılmış kalıpların dışında düşünecek bir ekibinizin ve vizyonunuzun olması gerekli.

Silikon Vadisinin, ABD'nin en liberal kentlerinden biri olan San Francisco'da yeşermesinin sebebi, devletin o bölgedeki inşaat (!) veya teşvik kabiliyeti değil, özgürlükçü, sorgulayan düşüncenin yüksek teknoloji olanakları ile buluşabilmiş olmasıdır...

Konuyla ilgili Silikon Vadisinde yaşayan Türklerle yapılmış bir röportaj için aşağıdaki bağlantıyı tıklayın :



Okuduğunuz yazılar haftalar öncesinden yazılıyor. Her ne kadar girişimcilikten bahsetsek te; ülkenin gündemi bazen hepimizi derinden sarsıyor.. Yalnız ve güzel ülkemiz bir defa daha terörün dehşeti ile sarsıldı. Halkları kardeş bir ulus, bağımsızlığını birlikte kazanmış bir millet olarak şiddetin her türlüsüne karşı birlikte karşı durmamız gereken günlerden geçiyoruz. Failinin adı ne olursa olsun, masum sivillere veya kanuni görevini yapan devlet görevlilerine yönelen her eylem terördür, cinayettir. Suruç katliamını ve Adıyaman saldırısını nefretle kınıyor, ölenlerin ailelerine başsağlığı diliyorum. Bu ülkede bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşayacağımız günlerin geleceğine inanıyorum. İnanıyorum, çünkü hepimizde bu inanç olmazsa, ortada yaşanacak bir ülke kalmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Utku KAYNAR Arşivi