Alp KORHAN
BİR GARİP DÜNYA KUPASI
''Katar'' deyince akla ''en son'' gelen şeylerden biri olan ''futbol''un ''en önemli'' turnuvası ''Dünya Kupası'' 2022 yılında ''Katar'da'' düzenlendi. Katar'ın FIFA ile olan kirli ilişkileri, rüşvetler, turnuvaya hazırlık sürecinde hayatını kaybeden binlerce işçi, turnuvada içki yasağı, parayla satın alınan değerler, iki yüzlü açıklamalar...Bu skandallar ile başladık Dünya Kupası'na. Hal böyle olunca futbol konuşmaya ne isteğim ne de mecalim kalmıştı açıkçası; konu Dünya Kupası'ydı ama ortada konuşulacak bir futbol bırakmamışlardı. Turnuva başlayıp maçlar oynana kadar tek hissettiğim şey öfkeydi; eskisi gibi Dünya Kupası heyecanım kalmamıştı. Belki de ben çok romantiktim ve futbolu çok sevdiğim için kendime itiraf edemiyordum; futbol da artık her şey kadar kapitalist, güçlünün mazlumun üzerine basmak için fırsat kolladığı politik bir oyun. Hele ki olay amatörlükten çıktığında, bu kadar fazla ülke dahil olup bu kadar büyük paralar döndüğünde futbolun da politika ve siyasetten bağımsız olması beklenemez. Kendimi kandırmayı bırakmalıyım büyüdüm artık. Hepimiz de her şeyin farkındayız aslında; sadece futbolu çok sevdiğimiz için böyle çirkin olaylara bu kadar şaşırarak tepki gösteriyoruz. Yoksa böyle bir dünyada bu skandallar artık ne olağandışı ne de şok edici. Her gün zaten bu yozlaşmışlığa maruz kaldığımız için; daha fazla can sıkmadan, mümkünse bu kirden pastan biraz kaçarak futbolun kendisini konuşmaya başlayayım.
Turnuvada benim adıma dikkat çeken olay ve kişilerden bahsedeyim biraz. Turnuvanın ilk şok edici sonucu ile başlayalım; favorilerden Arjantin kimsenin pek de önemsemediği Suudi Arabistan'a yenilerek başladı turnuvaya. Maçı izlemeyen biri için şok edici demek daha doğru aslında; maçı izleyenler ise çok iyi futbol oynayan, çok hazır ve rakibi çok iyi analiz etmiş bir takımın kendilerine pek diş gösteremeyen rakibini yendiğini gördü çünkü. Suudi Arabistan teknik direktörü Herve Renard bize elindeki on bir kişiyle eğer ki fiziksel, taktiksel ve psikolojik açıdan çok iyi hazırlanırsan karşındaki on bir yıldız oyunucuyu yenebilirsini gösterdi. Bunu da korkmadan, hile yapmadan, seyirciye keyif vererek başardı. Turnuva boyunca bu ilk maç performanslarını sürdürememiş olsalar da benim asla unutamayacağım bir mücadeleye imza atmış oldular. Bahsetmezsem çok ayıp olacak olan bir takım var ki herkes bunda hemfikirdir; o da Fas. Turnuvanın ilk beş maçında kalelerinde sadece bir gol gördüler ki bu golü de kendi kalelerine atmışlardı. Son 16 maçında favorilerden İspanya'yı; çeyrek finalde ise diğer bir favori olan Portekiz'i eleyip yarı finale kadar geldiler. İlk maçtan son maça kadar çok iyi dizayn edilmiş, çok hızlı, çok sert ve çok disiplinli bir takım gördük. Kaybettikleri topları çok çabuk geri kazanan, savunmaya çok kısa sürede yerleşen ve kazandıkları toplarla birden soluğu rakip kalede alan, izlemesi çok keyifli ve herkesin desteğini kazanan bir takım oldular. Bu mücadele için teknik direktör Walid Regraugi ve bu jenerasyonu yıllar süren sistematik çalışmalar ile harika bir takım haline getiren herkesi tebrik etmek gerekir. Yarı finalde çok iyi bir futbol oynamış olsalar da kapalı Fransa savunmasına karşı gol poziyonuna girmeyi pek başaramadılar ve elendiler. Yine de Dünya Kupası tarihinde yarı finale çıkan ilk Afrika takım olma başarısını göstererek tarihe geçtiler.
Her maçı ve takımı tek tek değerlendirmektense genel bir şekilde şunu söylemek mümkün; favori veya güçlü takım ne dersek diyelim, diyemeyeceğimiz tek şey yenilmez takım. Hiçbir takım maçı oynamadan, mücadele etmeden, doğru sistemi uygulamadan kazanamaz. Hepsi bir yana belki de en değerlisi şudur ki; bu kadar kısa süren ve tek bir maçla her şeyin değiştiği bir turnuvada, en iyi kenetlenen ve birbirleri için canları pahasına savaşan oyuncular kupayı eve götürür. Arjantin bu turnuvada bize bunu gösterdi. Messi'yi belki de ilk defa bu kadar hırslı ve iyi anlamda ''kavgacı'' olarak gördük. Belki bu yeteneğinin yanına bunları eklemese ve takımda böyle bir hava oluşmasa kupa başkasının ellerinde havalanacaktı. Finale ve Messi'ye gelmişken muhabbeti biraz kesip, hemen topu Kylian Mbappe ve Fransa'ya atıp sonra geri alalım. Genç kardeşim Mbappe; senden pek hoşlanmam, bu yaşında bu kazandıkların seni fazla kibirli biri yaptı diye düşünüyorum. Daha da önemlisi etrafındaki insanlar, senin sırtından para kazanmak için seni kullananlar sonunda senin kötü çocuk olmana sebep oldu. PSG'de ortalığı birbirine kattın, ona buna sataşıp sorun çıkardın, etrafında dostun kalmadı. Bunlardan sonra gördüm ki; sen de asıl işin olan futbol oynamakla meşgul olmanın daha iyi olacağını farketmişsin. Bunun sonucunda turnuvanın en çok gol atan oyuncusu olup, ülkeni finale kadar getirdin ve finali de neredeyse tek başına kazanıyordun. Neredeyse daha yirmi üç yaşındayken ikinci dünya kupanı kaldıracaktın ama olmadı. Tasalanma olur böyle şeyler Messi bile ilk dünya kupasını otuz beş yaşında kazandı. Bu kadar etkileyici performanslar kupayla taçlanmasa da kıymeti azalmaz benim gözümde. Tahmin ediyorum ki senin de esas derdin kaybetmek değil de neredeyse kazanacak olmak. Böyle bir final mücadelesi sonrası kim kaybetse yazık olurdu. Gönül rahatlığıyla Dünya Kupası tarihinin en iyi finali diyebilirim. 2-0'dan 2-2'ye gelen; uzatmalarda takımların birer gol daha bulmasıyla 3-3 olup penaltılara giden; sonunda Arjantinin kazandığı bu müthiş final dünyadaki çoğu insanı sevindirdi. Futbolla ilgilenen ilgilenmeyen neredeyse herkesin istediği olduğu; Arjantin yani aslında ''Messi'' kupanın sahibi oldu. Futbolun Messi'ye bir Dünya Kupası borcu var diyorlardı. Bu turnuva öncesinde de zaten dört ayrı Dünya Kupası'na katılıp hiç kupa kazanamamıştı; herhangi bir sakatlık veya ceza sebebiyle bir turnuva da kaçırmamıştı aslında. Ben nasıl bir alacak verecek meselesidir bu anlamadım. Birçok insan Messi'nin 2014 Dünya Kupası'nda çok iyi oynamasına rağmen takım arkadaşı Gonzalo Higuain'in final maçında kaçırdığı net poziyonlar sonrası kaybedilen kupanın ardından Messi kupayı haketmişti dedi. Belki de haklılar Messi kupa almayı haketmişti ama bu işler öyle yürümüyor; futbol bir takım oyunu bu kupaları en yetenekli oyuncular almıyor, final maçlarını kazanan takımlar alıyor. Hal böyle olunca Messi'nin bu kupayı alamaması Messi'den bir şey eksiltmiyordu bana kalırsa. Artık bunu da tartışmaya gerek kalmadı; sonuçta bu yıl kupa onun oldu. Messi zaten tarihe damgasını vurmuş bir futbolcu; yeteneği, golleri, asistleri, bize izlettiği her şey ile bambaşka bir adam olduğunu defalarca bize kanıtlamış birisi. Madem girdik bu konuya aklımdaki soruları bir ortaya atayım bende kalmasın. Turnuva öncesi oluşan bu atmosfer, Messi'nin son Dünya Kupası olması sebebiyle artık bunu kesin kazanması gerekiyor minvalinde yükselen sesler; acaba hakemleri ve turnuvayı yöneten kişileri de psikolojik bir baskı altına aldı mı? Bir takıma bu kadar fazla penaltı çalınan bir turnuva daha yaşanmamıştı mesela. Bu seviyede tartışmalı pozisyonlara nasıl bu kadar kolay, VAR sistemine başvurmadan penaltı çalınıyor? Bazı oyuncuların sarı kart görmesi için rakibini öldürmesi mi gerekiyor? Benim gibi birçok insan da bunları düşünüyor eminim. Gönül isterdi ki hiç soru işareti kalmadan bitirebilseydik turnuvayı; böylece kazanılan başarının kıymeti azalmadan, izleyenlerin kazananı canı gönülden tebrik ettiği bir turnuva olurdu. Sonuç olarak her nasıl olduysa oldu Messi önderliğinde Arjantin kupayı kaldırdı. Messi de kariyerini bitirmeden bir Dünya Kupası ekledi koleksiyonuna. Kupayı kaldırırken üzerinde Katar emirinin giydirdiği ve formasındaki bayrağı kapatan transparan bir entari olmasa daha iyi olurdu. İnsanlara, halklara, kültürlere saygı duymak demek; bize dayatılanlara ve kabul edemeyeceğimiz şeylere tepkisiz kalmak demek değildir. Keşke o kupanın havalandığı fotoğraf daha güzel olabilseydi. Belki de ben futbolculardan gerekenden fazla şey istiyorumdur. Dediğim gibi bu kupayı almasaydı da Messi yine Messi olacaktı zaten. Bugüne kadar yaptıklarını silip atmak mümkün değil. Bize izlettiği her şey için ona teşekkür ediyorum. Hem o hem de en büyük rakibi olan Cristiano Ronaldo'yu aynı dönemde izlediğimiz için çok şanslıyız. Kazanılan ve kaybedilen kupaların hepsi bir yana ben sizden razıyım. Bir sürü gence idol olup, milyonlarca insana bu heyecanı yaşattığınız için teşekkürler, sizin gibiler bir daha zor gelir.