Orkun ERDOGUS
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK ve 24 KASIM
24 Kasım 1928 tarihi Mustafa Kemal Atatürk'ün " Millet Mekteplerinin” Başöğretmenliğini kabul ettiği gündür. Bu sebepten ülkemizde her yıl 24 Kasım günü “ Öğretmenler Günü ” olarak kutlanır.
O yıllarda Yeni Türk harflerini öğrenmek amacıyla düzenlenen okuma yazma kurslarına “Millet Mektepleri” adı verilmişti.
İlk Millet Mektebi, 11 Ağustos 1928’de Dolmabahçe Sarayı’nda açıldı. Bunu, İstanbul’da başka okullarının açılışı izlemiş ve 3 Kasım 1928’de yayınlanan “Türk Harfleri Hakkında Kanun ‘la, en geç altı ay içinde, yeni alfabenin öğrenilmesi zorunluluğu getirilmişti.
24 Kasım 1928’de yayımlanan Millet Mektepleri Teşkilatı Talimatnamesi’ nde Cumhurbaşkanının, bu okulların başöğretmeni olduğu; altı ay gibi kısa bir süre içinde, 16-45 yaş arasındaki, eski yazıyı bilen bilmeyen herkese yeni yazının öğretilmesi hükmü yer alıyordu.
Başöğretmen Atatürk önderliğinde cumhuriyetin kurucu kadrosunun hedefi büyüktü.
Dolayısıyla günümüzde “ Öğretmenler Günü ” olarak kutladığımız bu özel gün için Başöğretmen Atatürk’ ün Türk Milli Eğitime ve Türk Milleti’ne bakışını doğru okumamız gerekmektedir.
Henüz Kurtuluş Savaşı bitmeden yeni Türk devletinin temellerini vizyon boyutunda oluşturmaya başlayan Büyük Atatürk 16-21 Temmuz 1921 yılında Ankara' da Birinci Maarif Kongresini toplamıştı.
Tarihte vücut bulmuş her medeniyetin, her toplumun kendine has yetiştirme sistemleri oluşturmuştur. Devlet de bir eğitim teşekkülüdür. Eğitime müdahale eder, onu yönlendirir. Amacı ve misyonu doğrultusunda, sorumluluğu ölçüsünde eğitime mührünü vurması tabidir. ( * )
Bu gerçekten hareketle ,
Atatürk daha Kurtuluş Savaşı bitmeden ve yeni Türk Devleti kurulmadan eğitime el atmıştı. Çünkü her devletin bir eğitim anlayışı vardır. Bu onun yeni bir devlet kurma fikrinin savaş sonrasında oluşmadığını gösterir. ( ** )
Atatürk Türk gençliğinin öncelikli olarak kendi benliğine milli geleneklerine milletin birlik ve bütünlüğüne zarar verecek düşman unsurlarını tanıması ve bunlarla mücadele yöntemlerini öğrenmesi gerektiğine dikkati çekerek eğitimin amacını belirtmiştir. Bununla beraber Türk Milletinin daha güçlü olmasını ve refah düzeyini yakalamış olmasını ve millet fertlerinin mutluluğunu sağlamayı eğitimin temel amacı olarak görmüştür. ( *** )
Atatürkçülüğü ve Atatürkçü eğitim felsefesini günümüzde cumhuriyetin, laikliğin, hukukun üstünlüğünün, bilimin, sanatın, emeğin, liyakatin, fırsat eşitliğinin, kadın ve çocuk haklarının kısaca bir anlayışın savunuculuğu olarak görmeliyiz.
Bu anlayışla cumhuriyetin ilk yılları ile birlikte, kurucu kadronun Aydınlanma Devrimi’nin öz değerleri ve kurumları olan;
– Millet mektepleri,
– Halkevleri,
– Köy enstitüleri,
– Devrim ocakları,
– Üniversiteler ve “eğitimin birliği ” kapsamında açılan tüm modern eğitim kurumları
– Dünya klasiklerinin yaygın çevirisi ve dağıtımı gibi uygulamalarla
Eğitim ve kültür alanında büyük başarılara imza atmışlardı.
Hatta ana fikrini bizzat ATATÜRK’ ün verdiği cumhuriyet tarihimizin seslendirilmiş ilk operası olma özelliği taşıyan “ Özsoy Destanı” gibi dönemin çok ötesinde, ileri bir vizyonla kültürel ve sanatsal dönüşüm gerçekleştirilmişti.
Burada temel amaç,
- Önce bireyin ilk başta kendisinin değerli olduğunu kabullenmesiyle birlikte kendi Rönesans’ını (Yeniden doğuşunu) yaşaması; Sonra,
" Aydınlanma değerleriyle " aklı ve bilimi yaşamın bütünü içinde kullanması;
Bu algılar dünyası ışığında; Modern anlamda;
1 - Önce BİREY,
2- Ardından feodal ilişkilerin ( tarikat – aşiret – cemaat – hemşericilik gibi – yerel ve ırkçı değerlerin ) yıkılmasıyla gerçekleşmeye başlayan uluslaşma sürecinde kendini YURTTAŞ olarak görmesini sağlamaktı.
Türk Aydınlanma Devriminin önderi ve Türk Milletinin ilham kaynağı olan Başöğretmenimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün izinden giden tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü içtenlikle kutluyorum.
- * ) Necmettin Tozlu, insandan Devlete Eğitim, Ankara 2003, 5.157
- ** ) Nuray Senemoğlu, Atatürk ve Eğitim, http:www.epo.hacettepe.edu.tr.
( *** )Tuncay Ceylan, Cumhuriyet Gençliği Nasıl Yetiştirilmelidir? Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, (2004), Erzurum, sayı:,9 8. 4-5