Orkun ERDOGUS
7 Milyon TÜRKİYE Mİ, 2 Milyon ALMANYA MI – 2
Almanya’da üniversiteye girme şartı GYMNASIUM ( Akademik Lise ) mezunu olmak koşuluna bağlıdır. Genel liselerin sadece üçte biri Akademik lise düzeyinde olup, üniversiteye gidecekler bu grup içinden seçilmektedir. Genel sistem mesleki ve teknik eğitim ağırlıklıdır.
Gelişmiş birçok Avrupa ülkesinde üniversiteye gidebilmek için 12+ (1) senelik eğitimi bitirmek şarttır. Ancak daha 10. Sınıfta ( Alman eğitim sisteminde ortaokulun son sınıfı ) öğrencinin üniversiteye gidip gidemeyeceğine okuduğu okul ve öğretmenleri karar vermektedir.
Öğrenci hakkında okulu tarafından ( Realschule ) “Üniversiteye gidebilir” kararı çıkarsa lise eğitimine devam ederek iki sene daha gideceği branşa uygun olarak mesleki ön eğitimini de alarak 12 yıllık okul macerasını tamamlayıp gidebileceği üniversiteye ( meslek yüksekokuluna ) müracaat eder. 13. yıl lise eğitimine devam eden çok başarılı öğrenciler ise akademik lise bitirme sınavında başarılı olmaları durumunda ( Abitur ) fakültelere başvurabilirler. Bu öğrenciler başvuracakları üniversitenin kontenjan durumu uygunsa eğitimlerine hemen başlarlar, değil ise birkaç yıl beklemek zorunda kalabilirler. Ancak genelde bu sürede mesleki donanımını geliştirecek şekilde bir işte çalışırlar ve üniversite kapısı onlara ardına kadar açıktır. Zaten 10. Sınıfın sonunda ( Realschule ) üniversite okumaya aday öğrenci olarak seçilmiş ve akademik lise (GYMNASIUM ) okumaya hak kazanmıştır.
10. sınıfın sonunda “üniversite okumaya aday öğrenci statüsüne” hak kazanamayanlar okuldan mezun olup ara eleman olarak yetiştirilir.
Türkiye’de ise lise mezunu olan genç arkadaşımız üniversiteye giremezse şansını bir sonraki sene tekrar dener, yine kazanamazsa yine dener. Baktı ki olmuyor; ya kısa dönem askerlik için açıköğretim okur, ya işsiz kalma garantili bir fen edebiyat bölümüne kayıt yaptırır, ya da ortada kalır. Velhasıl meslek öğrenmek için yaşı da geçmiş olur.
Almanya örneğimizden devam edelim,
Ara eleman olarak yetiştirilecek olan bu öğrenciler, Almanya’nın İŞ-KUR’ u tarafından teste tabi tutularak branşları tespit edilir ve o konu üzerinde eğitim yapmasına imkân sağlanır. Öğrenciler, lise sonrası eğitimlerini büyük şirketlerin fabrikalarında 3 senelik süre içinde tamamlarlar. Teorik eğitim için de haftanın belli günleri branşlarıyla ilgili okullara giderek eğitimlerini alırlar.
Bu üç senelik eğitimden sonra kalfalık diplomasını alan şahıs isterse, bir yerde çalışmakla birlikte ustalık okuluna devam eder, belli zamanda usta olabilir veya gece üniversitelerine ( bizdeki ikinci öğretim) devam ederek, üniversiteyi bitirebilir. Kısacası 10. Yılın sonunda ortaokuldan mezun olanlar için de üniversite kapıları kapanmamıştır, yalnız yolu uzamıştır.
Almanya örneğine karşın Türkiye’de okul ve sanayi arasındaki güçlü bir ilişki olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hatta bağlantı tamamen kopuk bile diyebiliriz. Üniversite-Sanayii işbirlikleri ne yazık ki “gençlere staj yeri bulmak” misyonundan öteye gidemiyor. Bu yüzden, özellikle mesleki eğitim alanında ciddi bir nitelikli ara eleman açığımız söz konusu.
Güzel ülkemizde mühendise, doktora, öğretmene, avukata, iktisatçıya, işletmeciye ihtiyaç olduğu kadar aynı zamanda eğitim görmüş kalıpçı ustasına, tezgâh operatörüne, pencereciye, hemşireye, hasta bakıcıya, garsona, otel memuruna, kuaföre, bakkala da ihtiyaç olduğu neden görülmemektedir? Ya da görülmek istenmemektedir? Göz göre göre işsizler ordusu yetiştirdiğimizin farkında mıyız?
Meslek liseleri hayati önem taşıyor
Hatırlayanlar olabilir, yıllar önce Ankara Ticaret Odası’nın eski başkanı Sinan Aygün “Türkiye'de mesleki okullara önem verilmediğini ” belirterek “ Meslek liseleri reel sektörün ihtiyacı olan ara elemanları yetiştiremiyor ”demişti.
Aynı açıklamada “ Eğitim politikaları oluşturulurken Türk sanayisinin ihtiyaçlarını da hesaba katmak gerektiğini bildirmiş, nitelik işgücü sorununu çözmede meslek liselerinin hayati önem taşıdığını belirterek, Avrupa ülkelerinde mühendisten çok ara eleman yetiştirilmesine önem verildiğini, özellikle İngiltere, Almanya ve Fransa'da öğrencilerin mesleki eğitime teşvik edildiğini ifade etmişti.”
Türkiye’de sanayinin ve diğer bütün branşların ihtiyacı olan ara elemanlar maalesef yeterli derecede yetişmemektedir. Bunun en büyük sebebi Türk Ortaöğretim eğitim sistemindeki çarpıklık ve Yükseköğretim sistemindeki öğrenci seçme metotlarındaki tekdüzelik ile üniversite ders müfredatının reel sektörden kopukluğudur.
Bir sonraki yazımızda Dünya sanayii devi Almanya’nın eğitim sistemi ile Türk Yükseköğretim Sistemini mukayese eden analizlerimizi sürdürüp çözüm önerilerinde bulunacağız.