En son ne zaman gerçekten nefes aldın?
Geçtiğin yollara dikkatlice baktın?
Her gün gördüğün güvenlik görevlisinin gözlerinin içine bakıp gülümsedin?
Kahvenin kokusunu içine çekerek tüm aromasını damağında doya doya hissettin?
Bir sokak köpeğinin başını okşayıp ona yiyecek bir şeyler verdin?
Arabanın camından elini uzatan çocuğun avucuna para sıkıştırmakla kalmayıp ona nasılsın dedin ?
Tüm bunlar uzar gider ancak yaşamın ne kadar çok anını, bakmayı seçtiğin çerçeve, anlık düşünceler, sıkıntılar ya da hızla akan zaman yüzünden ıskaladığının farkında mısın?
Tüm bu soruları kendime de soruyorum, farkında mısın Sinem?
Doğada var olan her şey gibi aslında biz insanların da bu dünyada bir amaç için bulunduğunu biliyor muyuz gerçekten? Bu kadar mutsuzluğumuzun sebebinin bu dünyaya günümüzü gün etmek için geldiğimiz halde bunu bir türlü gerçekleştiremediğimizden mi olduğunu sanıyoruz? İstediğimiz evi alamadığımız, dünyayı dolaşamadığımız, patronla geçinemediğimiz, dolabımıza bir ayakkabı daha ekleyemediğimizden mi gerçek sıkıntılarımız… Sürekli neden bir daha mı geleceğiz dünyaya hayatını yaşa diyoruz ve bu hayatın tüm güzelliğini sadece kendimize yaşatmayı misyon ediniyoruz?
Aslında biz insanlara istediklerimizin hepsini yapacak belli bir süre tanınsa bu sürenin sonunda tüm bunların mutluluğun kaynağı olmadığını anlayabilirdik ama yaşam bu değil maalesef. Hayat içimize saklanan ama bir türlü orada olduğuna inanmak istemediğimiz mutluluğu kovalamakla geçiyor. Tüm bu kovalamacada niye burada olduğumuzu bile unutuyoruz. Oysaki bu dünyaya geliş amacını bulmak bir insan için en büyük buluş bence çünkü amacı olan yolculukta çekilen ızdırabın da anlamı oluyor. O yolda niye olduğunu bilen mücadelesine aşık olup, umuduna asılı kalıyor. Yeni bir yıl daha bembeyaz sayfalarla önümüze açılırken, bırakalım onu bunu nasıl değiştiririme de gelelim kendimi nasıl geliştiririme! Biz değişirsek dünya değişir ve o değişen dünya ne güzellikler yaşatmaz ki insana…….
25.12.2018
Sinem Uğurgün