Süleyman Seba'nın Beşiktaş'a Beşiktaş'ın gölgesinde kalan aşkı
Yayınlanma:
Siyah Beyazlı takımın efsane başkanı Süleyman Seba hayatını kaybetti. Hiç evlenmeyen Seba'nın hiç unutamadığı ancak pek bilinmeyen bir aşk hikayesi var. Hiç evlenmeyen Seba'nın bu aşk hikayesi ne yazık ki ayrılıkla sonuçlanıyor. Bundan tam 4 yıl önce Nihal Acar, Beşiktaş Akaretler'deki fırtınalı aşklarını şu sözlerle anlatmıştı:
15-16 yaşlarındaydık. Akaretler’de bir ilkokul vardı, bahçesinde Beşiktaş antrenman yapardı. Biz de pencereden onları seyrederdik. Nur diye çok sevdiğim bir arkadaşım, “Bu Süleyman seni çok beğeniyor.” Ay, o laf sihirli laf. Aşkı başlatan bu laf oldu. Mektepten kaçmalar, Çamlıca tepelerine gitmeler yedi yıl sürdü.
Kitapta, babanıza diyorsunuz ki “Süleyman’ı seviyorum ama Haluk’la evleneceğim.”
Evet, çünkü Süleyman çok dürüst ve otoriter. Ben de bir tek otorite babamı kabul etmişim, onun dışında hayatta otorite kabul etmeyen bir yapıyla geliştim. Dedim ki sonunda Süleyman ya beni öldürür, ya kolumdan tutar atar, çünkü laf dinlemeyeceğim, onu da mutsuz edeceğim. Ama onun sevgisi hiçbir zaman geçmemiştir. Daha birkaç gün önce yemek yedik. Dedim ki “Bana teşekkür et, başını derde girmekten kurtardım.”
Nasıl alabildiniz ayrılık kararını?
Çok çok güç, gözyaşları içinde. Haluk diyordu ki “Süleyman seni mutlu etmeyecek, sen evde oturacak tip değilsin. Ama biz senle şunu yapacağız, bunu yapacağız, Amerika’ya gideceğiz”.
Hayatınızın değişik dönemlerinde Süleyman Bey’le tekrar birlikte olmayı hiç düşündünüz mü?
Hayır ama hep hayatımdaydı Süleyman.Garip bir şey, şu anda oturduğum evin tam karşısında Süleyman’ın heykeli var. Peki onu değil de Haluk Bey’i tercih etmenizi o nasıl affetti? Nasıl affettiğini bilmiyorum açıkçası. Ama hâlâ bana sevgiyle bakar. Hatta en son yemek yediğimiz zaman “İstanbul’da ev tuttum” dedim, “Ne evi tutuyorsun, koskoca evde oturuyorum gel burada otur” dedi bana.
15-16 yaşlarındaydık. Akaretler’de bir ilkokul vardı, bahçesinde Beşiktaş antrenman yapardı. Biz de pencereden onları seyrederdik. Nur diye çok sevdiğim bir arkadaşım, “Bu Süleyman seni çok beğeniyor.” Ay, o laf sihirli laf. Aşkı başlatan bu laf oldu. Mektepten kaçmalar, Çamlıca tepelerine gitmeler yedi yıl sürdü.
Kitapta, babanıza diyorsunuz ki “Süleyman’ı seviyorum ama Haluk’la evleneceğim.”
Evet, çünkü Süleyman çok dürüst ve otoriter. Ben de bir tek otorite babamı kabul etmişim, onun dışında hayatta otorite kabul etmeyen bir yapıyla geliştim. Dedim ki sonunda Süleyman ya beni öldürür, ya kolumdan tutar atar, çünkü laf dinlemeyeceğim, onu da mutsuz edeceğim. Ama onun sevgisi hiçbir zaman geçmemiştir. Daha birkaç gün önce yemek yedik. Dedim ki “Bana teşekkür et, başını derde girmekten kurtardım.”
Nasıl alabildiniz ayrılık kararını?
Çok çok güç, gözyaşları içinde. Haluk diyordu ki “Süleyman seni mutlu etmeyecek, sen evde oturacak tip değilsin. Ama biz senle şunu yapacağız, bunu yapacağız, Amerika’ya gideceğiz”.
Hayatınızın değişik dönemlerinde Süleyman Bey’le tekrar birlikte olmayı hiç düşündünüz mü?
Hayır ama hep hayatımdaydı Süleyman.Garip bir şey, şu anda oturduğum evin tam karşısında Süleyman’ın heykeli var. Peki onu değil de Haluk Bey’i tercih etmenizi o nasıl affetti? Nasıl affettiğini bilmiyorum açıkçası. Ama hâlâ bana sevgiyle bakar. Hatta en son yemek yediğimiz zaman “İstanbul’da ev tuttum” dedim, “Ne evi tutuyorsun, koskoca evde oturuyorum gel burada otur” dedi bana.
Spor