Kanser hastalarının yeni umudu: 'Türk patentli BNTC'
YYÜ Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Biyofizik Anabilim dallarında görevli öğretim üyeleri, Amerika, Japonya ve Finlandiyalı bilim insanlarının cerrahi yöntemle çözülemeyen beyin, kafa ve boyun tümörlerine yönelik yürüttüğü çalışmalara paralel geliştirdiği yeni yöntemle Türkiye'nin adını dünyaya duyurdu.
Yöntemi geliştirirken Türkiye'nin yaklaşık yüzde 73'üne sahip olduğu borun, özellikle Balıkesir yöresinde prostat kanseri riskini azalttığı şeklindeki bilimsel çalışmadan esinlenerek yola çıkan YYÜ'lü bilim insanları, bu yönde geliştirdikleri projeyi yaklaşık 6 yıl önce Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü'ne (BOREN) sundu.
Ancak enstitünün yönetim değişikliği, yeni yönetimin kurulması aşamasının 6 ayı bulması nedeniyle benzeri bir çalışmanın Japonlar tarafından yapılması üzerine projeyi geliştiren bilim insanları, "Boran Nötron Yakalama Terapisinde Kullanılmak Üzere Yeni Bor Taşıyıcılar 10B-DG ve 18 B-FDG Sentezi" adlı projelerini BOREN'e sundu ve 50 bin liralık destekle çalışmalarına başladı.
Prof. Dr. Hülya Özdemir başkanlığında, Doç. Dr. Zafer Akan, Doç. Dr. Gökhan Oto ve Radyasyon Onkolojisi'nden Yrd. Doç. Dr. Tahir Çakır'ın da yer aldığı ekibin yeni metodu kullanarak laboratuvar ortamında ve hayvansal deneylerde başarılı sonuçlar alması, hastalar için yeni bir umut kapısı araladı.
KANSERLİ HÜCRELER BNCT YÖNTEMİYLE YOK OLUYOR
Prof. Dr. Hülya Özdemir, çalışma kapsamında sentezledikleri 10B-DG ve 10B-FDG moleküllerinin, BOREN ve çalışmanın yürütücülüğünü üstlenen Zafer Akan adına Avusturya Patent Ofisi tarafından patentinin tamamlandığını söyledi.
Boron Nötron Yakalama Terapisi (BNCT) adı verdikleri yöntemin, bor elementinin tümör dokuya hedeflenmesi ve dokunun nötron ile ışınlanmasıyla bor atomunun (10B) tümör doku içerisinde helyum (4He) ve lityuma (7Li) parçalanması ve spesifik olarak sağlıklı dokuların zarar görmeden tümör dokunun yok edilmesi anlamına geldiğini aktaran Özdemir, klinik denemeler sonucunda özellikle beyin tümörü hastaları için umut vadeden sonuçlar alındığını anlattı.
DENEY FARELERİNDE OLUMLU SONUÇLAR ALINDI
Özdemir, klasik radyoterapide kullanılan X ve GAMA ışınlarının hedef tümör dokuya ulaşıncaya kadar sağlam dokular tarafından da absorbe edildiğini ve ikinci tümörlerin oluşması, doku, organ ve fonksiyon kayıplarını da beraberinde getirebilme risklerinin olduğunu anımsattı.
Kendilerinin bu çalışmayla bu riskleri azaltmak istediklerini, bunu da buldukları BNCT yöntemiyle başardıklarını kaydeden Özdemir, çalışmaları hakkında şu bilgileri verdi:
"Çevre sağlıklı dokuların nötronla tepkiye girme olasılığı çok düşük olduğundan tümör dokusu içerisinde bor atomunun parçalanmasıyla açığa çıkan partiküller ve enerjiler sebebiyle spesifik olarak tümör dokunun yok edilmesi gerçekleştirilebiliyor. Biz buradan yola çıktık. Hakikaten çok heyecanlıyız. Ben ve ekibim çok özveri gösterdik. Kısa gelse bile bu 5-6 yılda çok yoğun çalışmalar, çok denemeler yaptık. İlk olarak laboratuvarda hayvan çalışmalarıyla başladık. Gruplara ayırıp hayvanlarımıza kanserli hücre enjekte edip, bu kanserli hücreler üzerinde aldığımız patolojik örneklerde bor mineralinin tedavisel etkinliğine baktık. Burada olumlu bir metot yakalayabilirsek yolumuza devam edecektik. Nitekim birkaç olumlu metot yakaladık ve ondan sonra çalışmalarımızı daha da ilerlettik.
"TÜMÖRÜN BÜYÜMESİ ÖNLENDİ"
Biz bor elementinin biriktirilmesini bu yeni sentezlediğimiz hücre içerisine kullanacağımız taşıyıcılarla yapacağız. Bizim çalışmamızda, bor elementi için iyi bir taşıyıcı olacağını düşündüğümüz ve baştan projemizin de ana taslağını oluşturan deokside glikoz molekülünün 10B ile kompleksleştirilmesi, testlerinin yapılması sağlandı. Denek hayvanlarında oluşturulan tümör modellerinde sentezlenen molekülün bio dağılım analizleri yapıldı ve tümör hedefleri gösterildi. Daha sonra nükleer reaktörümüzün modifiye edilmesiyle epitermal nötronlar elde edildi. Tümör oluşturulmuş denek hayvanlarında BNCT uygulaması yapılarak tümör büyümesinin geriletilmesi sağlandı."