Ekonominin kalbi Uludağ'da atıyor!
Grand Yazıcı Otel’de gerçekleştirilen ve bugün sona erecek zirvede 25’i yurt dışından olmak üzere 65 konuşmacı yer alıyor. Zirve, öğleden sonra Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in konuşmasıyla sona erecek.
Zirvenin ikinci günündeki, 'Perakendede Değişim Zamanı' konulu panelin moderatörlüğünü Turkcell Kurumsal Pazarlama ve Satış Grubu Genel Müdür Yardımcısı Selen Kocabaş yaptı. Panelde Demsa Group Yönetim Kurulu Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan, LCWaikiki Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük, CarrefourSa Genel Müdürü Mehmet Nane, Özdilek Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Özdilek, Torunlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun ve Kiğılı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı konuşma yaptı. Panelde, perakende sektöründeki yenilikler ve perakende markaların global hedefleri masaya yatırıldı.
Moderatör Selen Kocabaş, açılış konuşmasında, sektörün dünyada 16 trilyon dolarlık bir büyüklüğe sahip olduğunu hatırlatarak, “Hem ihracat hem de ithalatı konuşacağız. Bu yıl ise 22 trilyon dolarlık bir büyüklükten bahsediyoruz. Perakende sektöründe ciddi bir de istihdam var. Ayrıca tüketim harcamaları açısından da Avrupa’nın 7’ncisiyiz. Bu veriler ışığında sektörün duayenleriyle konuşacağızö dedi.
ABDULLAH KIĞILI: GELECEK HAZIR GİYİMCİLERİN
Panelde konuşan Kiğılı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı, Türkiye’deki yatırımlarını 5 yıllık sürede tamamlayacaklarını belirterek, bugünlere kolay gelmediklerini söyledi. Geleceğin hazır giyimcilere umut vaat ettiğini söyleyen Kiğılı, “50 yıl evvel hazır giyim mağazaları yoktu. Terziler, kumaşçılar vardı. Gömlek bile kolacılara gidiyordu. Evde yıkanan gömlekler mahalle aralarına gider, kolalanırdı. Türkiye’de 50 yıl önce bir şey yoktu. Maalesef Türkiye’de işi öğreteceğimiz kimse de yoktu. Yanlışı yapa yapa, tecrübe kazana kazana bugünlere geldik. Bugün geldiğimiz noktada genç jenerasyonun elinde inanılmaz doneler var. Biz Kiğılı olarak Çine’e ilk giren Türk mağazayız. Çincede bu Kiğılı zor telaffuz ediliyor. Çince telaffuz ettiğinizde ‘mutluluk’ demek. O nedenle Çin’de şubelerimiz tutmaya başladı. 5 yılda Türkiye’de tüm yatırımlarımız bitiyor. AVM yatırımları devam edecek fakat büyükşehirlerde yatırımları bitirdikö dedi.
Kığılı, ekiplerin doğru bir şekilde çalışmaları halinde Türk markalarının her yere gidebileceğini kaydederek, “Her bir markamız çok kuvvetli, altyapımız da kuvvetli. Hiç kimse endişe etmesin. Gelecek hazır giyimcilerindir. Geleceğimiz çok parlak. Artık büyük Avrupa mal satmak için sırada. Herkesin gözü açık. En kaliteli malı en doğru zamanda vereceksiniz. Hiçbir Avrupa markası Türkiye’ye kolay kolay giremez. Türk markaları o kadar büyüdü ve tanınır olduö dedi. Kiğılı, ayrıca son dönemlerde internet ve online mağazacılığa da ciddi hız verdiklerini sözlerine ekledi.
VAHAP KÜÇÜK: MÜŞTERİ KENDİSİNİ ÖZEL HİSSETMEK İSTİYOR
LCWaikiki Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük de, perakende sektöründe müşterilerin iyi tanınması gerektiğini belirtti. Amaçlarının müşterinin gardırobunda daha fazla yer alabilmeyi amaçladıklarını söyleyen Küçük, “Bu sektörde hizmet var, genişleme var ve fiyat rekabeti var. Müşteriyi iyi bilmek gerekiyor. Bizde iki sezon vardı. Yaz ve kış. Şimdi artık ay bile bitti. Artık her gün yeni ürün var. Müşteri kapıdan girince ‘Yeni neyiniz var?’ diye soruyor. Artık tüketici, ihtiyacına göre almaktan ziyade giyim zevkini ve alışveriş güdüsünü gidermek için yeni ürünler arayışında. Müşteri sadece ürüne değil algıya para veriyor. Hem ortama hem güler yüze hem kaliteye bakıyor. Bunun ötesinde müşteriler artık ‘özel hissetmek’ istiyor. Bunu da vermek durumunda kalıyorsunuzö diye konuştu.
ÇETİNDOĞAN: TÜM YATIRIMI SADECE İSTANBUL’A YAPMAMAMIZ GEREKİYOR
Panelde konuşan Demsa Group Yönetim Kurulu Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan, da segmentin çeşitlendirilmesi gerektiğini söyledi. Yapılan yatırımların ülke geneline dağılması gerektiğini dile getiren Çetindoğan, “İster lüks olsun ister olmasın, müşteriye zamanında ulaşıyor olması çok önemli. Bu bir gelişmişlik göstergesi de diyebiliriz. Tabi tüm yatırımı İstanbul’a yapmamamız gerekiyor. Dağılıma ağırlık vermek gerekiyor. Segmenti çeşitlendirmek gerekiyor. Lüks deyince sadece giyim değil, onun dışında kozmetikten el ürünlerine kadar çeşitli segmentler var. Hizmet standardı önemli. Mağazanın donanımları, hizmet saatleri, personelin kimliği. Hepsinin sınırsız bir kombinasyonla yönetilmesi gerekiyor. Ülke olarak bu konuda çok daha şeyler yapabileceğimizi düşünüyorum. Biz nasıl yurt dışında yatırım yaparken orada yerel bir partner arıyorsak aynı şekilde lüks yatırımcı Türkiye’de mutlaka bir yerel partnerle yola çıkmak istiyor. Biz Demsa olarak lüks olarak öne çıkmış bir grubuz ama portföyümüz sadece lüks değil. Her markanın, her sektördeki ürünün hikayesi var ancak son zamanlarda artık tüketici ön plana çıkıyorö dedi. Çetindoğan, müşterilerle interaktif bir bağ kurmak için de çalıştıklarını sözlerine ekledi.
AZİZ TORUN: REKABET İÇERİSİNDE AVM’LER DEĞİŞİM VE GELİŞİM GÖSTERİYOR
Torunlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun ise AVM’lerin de değişim ve gelişime ayak uydurduğunu söyledi. AVM’lerin marka konumunda olduğunu söyleyen Torun, “Benim de perakendecilerle geçmişim var. Perakende sektörü orta ölçekli ama misyon sahibi patronlarla bu aşamaya geldi. AVM’ler aslında perakende ile aynı değişim ile kendini değiştiriyor ve geliştiriyor. Talepler o kadar hızlı gelişiyor ki perakende sektörü ve AVM’ler de buna ayak uyduruyor. AVM’lerde yatırımın özellikleri de değişiyor. AVM’ler kendi içerisinde rekabet ile müşterilerin oraya gelmesi için ilave yatırımlara yöneliyor. Eğlence parkları, performans alanları da bünyesinin içerisinde yer alarak, orayı çekim merkezi yapmaya çalışıyor. AVM’ler de bir marka konumunda. Herhangi bir başarı veya başarısızlıkta AVM’nin ismi geçiyorö dedi.
HÜSEYİN ÖZDİLEK: 6 BİN 500 KİŞİYİ İSTİHDAM EDİYORUZ
Özdilek Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Özdilek de panelde girişimcilik öyküsünü anlattı. Türkiye’de açtıkları mağazalarla 6 bin 500 kişiye istihdam yarattıklarını söyleyen Özdilek, işletmecinin personele bakış açısının da önemli olduğunu belirtti. Özdilek, “Satış elemanı olarak işe başladım. Bursa’da havlu mağazası açtık. İlk Özdilek logosunun tasarımını 100 liraya yaptırdım. Tam 48 yıldır o logo duruyor. Sürdürülebilir bir şekilde bu markanın devam etmesi hepimize haz veriyor. 1970 yılında havlu imalatına başladık. 1987 yılında da Türkiye’de büyük mağazacılığa başlayan şirket Özdilek’tir. 1996 yılında Afyon’a mağaza açtık. Oradaki mağazamızın tuvaleti Türkiye’nin en temiz tuvaleti seçildi. Tuvalet deyip geçmeyin. Tuvalet temizliği çok önemli. Bu bile müşteriyi etkiledi. Yol üstündeki restoranlar sezonluk fiyat artışı yapardı biz ise buna müsaade etmedik. Yaz-kış aynı fiyatı kullandık. Bugün 15 noktada Özdilek var. Yatırımlarımızla 6 bin 500 kişi istihdam ediyoruz. Her firmanın marka kültürü var. Marka kültüründe de Ahmet’in oğlu da olsan niteliği varsa onun genel müdür olması gerekir. Girişimci, çalışanlarına marka kültürünü anlatmalı. Vefalı olduğunu göstermeli. Mesela biz yemek yerken tüm personelle aynı yemeği aynı yerde yeriz. Onların hep içinde olmanız gerekirö diye konuştu.
MEHMET NANE: CARREFOURSA MÜŞTERİNİN HEM AKLINA HEM KALBİNE HİTAP EDİYOR
Carrefoursa Genel Müdürü Mehmet Nane de, perakende sektöründe başarıyı teknolojik altyapı ve iyi bir ekiple sağladıklarını söyledi. Carrefoursa olarak müşterinin hem aklına hem de kalbine hitap ettiklerini söyleyen Nane, ayda 20-30 mağaza açtıklarını belirtti. Nane, “Perakendede başarı gönülle olan bir şey. Biz 5 yıldır aynı ciroda gitmişiz. Şirket o dönemde zarar etmiş. Sonra ’glokalleşme’ yaptık. Global bir yapı ile lokal bir yapıyı birleştirdik. Aldığınız ürün bir bölgede çok satar bir bölgede az satar. Glokalleşme işte budur. Türkiye’deki yerelleşmeyi iyi uygulamak ve iyi bir ekip kurmak gerekiyor. Ekip olmanız lazım ve bu ekibi teknikle de desteklemeniz lazım. Bizim mağazamızda geçen sene 600 milyon adet ürün satıldı. Bunlar da 100 milyon adet müşteriye ulaşmış. Bunu teknoloji olmazsa yönetemezsiniz. Teknolojik altyapınız sağlamsa ve ekibiniz de varsa gerisi geliyor. Müşterinin hem aklına hem kalbine hitap etmeniz gerekiyor. Hayat hep ticaret değil. Ticaretin yanı sıra markanızın bir duruşunun olması lazım. Biz bu değerlere sahip çıkınca müşteri de size sahip çıkıyor. Müşteriyi dinlemeyen başarılı olamaz. Carrefoursa olarak marka ihracına başladık. Geçen sene 127 mağaza açtık. Bu sene de ortalama ayda 20 mağaza açtık" dedi.
LİDERİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK AJANDASI
Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin ikinci oturumu ‘Liderin Sürdürülebilirlik Ajandası’ adı altında gerçekleşti. Moderatörlüğünü Avea’nın CEO’su Erkan Akdemir’in yaptığı oturuma konuşmacı olarak TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes, Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Borusan Holding CEO'su Agah Uğur, TAV CEO’su Sani Şener ve Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı İdil Yiğitbaşı katıldı. Oturumun moderatörü Avea CEO’su Erkan Akdemir, ekonomik, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik kavramlarını insanların hayatlarının merkezine almasının büyük önem taşıdığını söyleyerek, “Yeniden üretirken doğaya ve başkalarına yük olamamak her geçen gün daha fazla önem taşıyorö diye konuştu.
ECZACIBAŞI: PARİS İKLİM ZİRVESİ, İNSANLIK İÇİN BELKİ DE SON FIRSAT
Oturumda ilk sözü alan Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı iklim değişikliği ve iklim değişikliği ile ilgili mücadelenin önemine vurgu yaptı. İklim değişikliği tehdidinin büyüklüğünün son yıllarda anlaşılmaya başlandığına değinen Eczacıbaşı, oturuma konuşmacı olarak katılan iş insanlarına Birleşmiş Milletler’deki dostları tarafından kendisine gönderilen davetiyeleri verdi. Eczacıbaşı, “Bu davetiye Nuh’un ikinci gemisine biniş kartı. Türkçe olarak davetiyenin arkasında şunlar yazıyor. “Birleşmiş Milletler Paris 2015 İklim Zirvesi sonuçlarından sizin endişelenmenize, harekete geçmenize gerek yok. İklim değişikliği ile mücadelenin iş dünyasına getirdiği fırsatlar karbon fiyatlaması gibi ekonomi politikaları sizi ilgilendirmiyor. Düşük karbon ekonomisi modeli sizi bağlamıyor. Yatırımlarınıza yüksek karbon modeliyle devam edebilirsiniz. Sizin Nuh’un gemisine davetiyeniz var’ İklim değişikliği gerçekleşiyor. İkincisi iklim değişikliği, insanların neden olduğu bir olay. İklim değişikliği insanlığın sonunu getirecek yada felaketlere yol açabilecek bir tehdit. Bu konularda hepimiz hemfikir miyiz acaba. Bunun böyle olmadığını biliyoruz. Hemfikir olmayanların olduğunu biliyoruz. Bunların arasında Amerikan politikasına yön veren insanların olduğunu biliyoruz. Kamuoyuna baktığımızda farkında olmayanların oranı daha yüksek. Bu gidişatın sonunda büyüklerimizin öğüdüne de uymak giderek zorlaşacak. Ayaklarınızı sıcak, başınızı serin tutun öğüdüne pek yerine getiremeyeceğiz. Ayaklarımız ıslanacak tepemizde güneş daha fazla yakacak" dedi.
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ ÖNLEMEK ADINA YAPILAN YATIRIMLAR YETERSİZ"
İklim değişikliği ile mücadele konusunda dünyada pek çok ülkenin liderinin yanı sıra Başbakan Başbakan Davutoğlu’nun da saptamaları olduğuna dikkat çeken Eczacıbaşı, “Sayın Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı iken BM’de yaptığı bir konuşma var. O konuşmada sayın Davutoğlu, bu konunun ne kadar büyük bir tehdit olduğuna işaret ettikten sonra enerji, üretim ve kalkınma açısından yeni ekonomik parametrelere ihtiyaç var’ dedi. Bu son derece önemli ve dedi ki ‘insanlığın geleceği yoksa siyasetin de bir anlamı yoktur’ İnsanlığın geleceği yoksa ekonominin de anlamı yok. Hiçbir şeyin geçerliliği yok. Paris’te toplanacak Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi, insanlık için bekli de son fırsat. Bu süreç içerisinde siyasi karar alıcıları cesaretlendirmek ise bizlere düşen görev. Kanaat önderlerine medyaya aktif rol almak görevi düşüyorö diye konuştu. Sürdürülebilirliğin pek çok iş fırsatı yarattığını anlatan Bülent Eczacıbaşı, iş insanlarının bunları bildiğini, bunlardan yararlanmaya çalıştıklarını ve bunlara yönelik yatırımlar yaptıklarını söyledi. Bu yatırımların yeterliliği ile ilgili akıllarda soru işaret olduğuna değinen Eczacıbaşı, “İklim değişikliğini önlemek adına yapılan yatırımların yetersiz olduğunu görüyoruz. Bir negatiflik dışsallık söz konusu. Ortada kocaman maliyet var ve bu maliyet hesaplara yansımıyor. Hesaplara yansımadığı zaman kaynak dağılımındaki etkinlik bozuluyor. Günde 90 milyon ton karbondioksit atmosfere salınıyor ve bu gaz görünmüyor. Görmedğimiz için yokmuş gibi davranabiliyoruz ve bu maliyetler hiçbir şekilde hesaplara girmiyor. Bu maliyeti, bu kirlenmeyi yaratanlara yükselen bir ekonomik sistem her yerde uygulamaya konmak zorunda. Bunun yolunun karbon fiyatlamasından geçtiğini biliyoruzö dedi.
AĞAH UĞUR: SÜRDÜRÜLEBİRLİĞİE ÖNEM VEREN BİR KURUMUZ
Borusan Holding CEO’su Agah Uğur ise 2009 yılından beri sürdürülebilirlik raporu çıkaran ve kamuoyuyla paylaşan bir kurumu temsilen zirvede konuşmacı olarak bulunduğunu söyledi. Sürdürülebilirliğe önem veren ve bu konuda öncü kurum olduklarını anlatan Uğur, “Türkiye’de maalesef genel kavramları –inovasyon,sürdürülebilirlik gibi- çok çabuk tüketiyoruz. Sürdürülebilirlik ekolojik, sosyal ve ekonomik boyutları olan bir kavram. Şirketlerin bunu uygulaması çok kolay olmuyor. Şirketler bunu kenarından köşesinden tutuyor. Biz bu konuda danışmanlık hizmeti alarak kendi düzenimizi kurdu. Bu düzen ekolojik sürdürülebilirlik, sosyal sorumluluk ve kurumsal yönetişimö dedi.
Risk yönetebilmenin de önemine değinen Uğur, “Riski iyi yönetebilmek, kalıcılık sağlayabilmenin en önemli faktörlerinden birisi. Biz sürdürülebilirlik konusunda kendimizi daha yolun başında görüyoruz ve böyle bir yaklaşımın sürdürülebilirliğin temel taşı olduğunu düşünüyorumö diye konuştu.
SANİ ŞENER: İÇSELLEŞTİRMEDEN SONRA UYGULAMA ÇOK KOLAY OLUYOR
TAV CEO’su Sani Şener ise kendi sektörlerinin sürdürülebirlik açısından en çok eleştirilen sektör olduğunu belirtti. Dünyadaki karbondioksit emisyon salımınının yüzde 2’sini havayolu işletmeciliği ve uçak üreticilerinin ortaya çıkarmasının bir gerçek olduğuna dikkat çeken Şener, “Terminal işletmecilinde yeşil su diyoruz yağmur suyuna, gri su diyoruz lavabo suyuna, ayrı topluyoruz. Yılda 27 bin ton su tasarrufu yapıyoruz. Önde olduğumuz ve halka açık olduğumuz için bu işlere önem verdik. İçselleştirmeyi yaptıktan sonra uygulamak çok kolay oluyorö dedi. Ekonomik sürdürülebilirlik deyince 1933 yılında İstanbul’da olan bir sürü şirketin bugün artık olmadığını ifade eden Şener, “Dünyada korkunç bir rekabet ve küresel krizler sosyal olaylar var. Bu olaylar arasında sadece ayakta kalmak değil, büyümeyi devam ettirmek ve karlılığı artırmak gerekiyor Biz buna akıllı büyüme diyoruzö dedi.
İDİL YİĞİTBAŞI: KARBON AYAK İZİMİZİ ÖLÇMEYE BAŞLADIK
Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı İdil Yiğitbaşı ise şunları söyledi: “1970’lere baktığımızda Türkiye’de üretilen sütün satılamadığı, alıcının olmadığı bir dönem vardı. O dönemde kurucumuz bu sütleri çocuklar içmeli diyerek Pınar Süt’ü kurmaya karar verdi. Sürdürülebilirlik anlamında bunun önemli bir örnek olduğunu düşünüyorum. Çünkü sütlerin alıcısının olmadığı bir durumda israfın önlenmesi mümkün değildi. Ama bu süt ambalaja girerek tüketiciye ulaşabildi. Sürdürülebilirlik anlamında çok büyük çalışmalar yapıyoruz. Biz sürdürülebilirliği yeni ürün geliştirmek, iş yaparken operasyonel mükemmellik, verimlilik, nakliye optimizasyonu, enerji verimliliği ve bütün bu zincirde en mükemmel şekilde bu üretimi gerçekleştirmek için çalışıyoruz. 2007 yılında Küresel ilkeler sözleşmesini de imzaladık. 2009 yılından bu yana sürdürülebilirlik raporlarımızı da yayınlıyoruz. 5 ana alanda verimlilik çalışması yapıyoruz. Birisi karbon ayak izimizi ölçmeye başladık. 10 şirkette eğitim verdik. 2020 yılında hedefimiz yüzde 15 azaltma. Su ayak izimizi ölçmeye başladık.ö
TÜSİAD BAŞKANI: HALA ETKİLİ BİR SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ OLARAK AYAKTAYIZ
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes ise TÜSİAD'ın 44 yıllık bir sivil toplum örgütü olduğuna dikkat çeken Symes, "44 yıldır ne yapıyoruz da hala etkili bir sivil toplum örgütü olarak ayaktayız. 1971'de kurulmuş ve gönüllü, iş dünyasının sesini bağımsız olarak duyuran bir örgüt. 600 üyesi var. Burada 4 üyemizi görüyorsunuz. Bunların arkasındaki dev üyeler grubunu, kurumları düşünebilirsiniz. Böyle bir sorumluluğu olan bir örgütün, üyelerine bir hizmet verebilmesi için çok daha geniş kapsamdan bakması lazım. TÜSİAD bunu nasıl yapıyor, TÜSİAD uluslararası ağları da çok iyi kullanıyor. 5 tane dünyanın kalbi olan merkezde ofisi var. Yani dünyada neler oluyor, global ajanda, bunları getirip iş dünyasına yol gösterici olarak bu birikimleri getirmemiz lazım. Burada aslında bir ikinci ayağı da bunun nasıl yapmak gerektiği konusu önemli. Burada bütün araştırmalar başarılı liderlerin ilham verici, sorgulayan, yol gösterici, başkalarının da hareket geçmesini sağlayan, bunları her seviyede yapmayı başaran, yani biz lider sivil toplum örgütü diyorsak bunları yapmamız gerekiyor. Sorgulayan, sorgulaması, eğitim sistemimizden zor olan bir toplumuz dolayısıyla sorgulayan bir toplum olacaksınız. Dolayısıyla sürdürebilir lider ve kurum olmak için bunlar olmazsa olmazö diye konuştu.
"BÜYÜME REFAHI GETİRMİYOR"
Bugün liderleri en fazla meşgul eden konulara bakıldığında 4 başlığın ortaya çıktığını ifade eden Symes, şöyle devam etti: "4 tane öne çıkan konu var. Bir tanesi bence son derece önemli. Gelir dağılımı eşitsizliği ve kapsayıcı büyüme. Aslına dünden beri oturumlarda gündeme geldi. 2012'den beri dünya ekonomik forumunun küresel riskler listesinde bir numara. Son derece önemli bir konu. İkinci çok önemli konu dijital ekonomi ve bunun getirdiği değişim, sürdürülebilirlik açısından. Üçüncüsü iklim değişikliği. Belki de bütün bunların hepsinin tepesine yerleştirmemiz gereken konu küresel yönetişim. Bugün biliyoruz ki yaşadığımız bütün bu sıkıntılar da aslında geçmişten gelen ama bugünkü dünyada sorgulanan birçok durum var. Kapsayıcı büyümede hemen biraz ele alırsam, TÜSİAD olarak neler yaptık ve neler yapmamız lazım. Bir kere şunu bilmek lazım. İş dünyası müthiş bir büyüme motivasyonu ile çalışır, çok doğrudur. Dün sayın babacan büyüme tahminlerimizi, ileriye dönük istenen reformları yaparsak, büyümeyi daha ileriye taşıyabileceğimizi söyledi. Burada bir şeyi hep birlikte fark ettik galiba. Artık yüksek de büyüseniz, kesintisiz de büyüseniz, dışarıda bıraktığınız kesimler varsa, bu büyüme maalesef refahı getirmiyor. Dolayısıyla kimseyi dışarıda bırakmayacağız."
KADINLAR VE GENÇLER
Basınla ilk temasının 8 Mart kadınlar günü dolayısıyla olduğunu hatırlatan Symes, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben TÜSİAD'ın 15 yıllık geçmişine dönüp baktım. Şu anda Türkiye'de kadınların sorunları ile ilgili her şeyi raporlarımızda ele almışız. İstihdam olsun, iş gücündeki konumu, her boyutu ile ele almışız. Hatta bunun tek başına erkek değil kadın problemi olduğunu, tek kanatlı uçulamaz diye de çok güzel bir slogan geliştirilmiş. Demek ki konumuz lider olarak ajandaya alıyoruz ama bunun daha çok sahiplendirilmesi, belki de olana kadar daha çok seslendirmemiz gerekiyor. Benim raporlardan çıkardığım mesajım bu. Gelir dağılımına da çok farklı optiklerden bakmışız. Bu sene KOBİ'ler niye büyüyemiyor' başlığı altında yapılan çalışmaları bir başka perspektiften ele almışız. Sizlerle keyifle paylaşacağım bir başka şey ise, bütün bu tartıştığımız konulara, bence sürdürülebilirlik ajandası çok önemli. Biz aslında daha sonraki nesiller için çaba sarf ediyoruz. Biz TÜSİAD olarak üniversitelerimizdeki gençlik kulüpleri ile biliyorsunuz geleceğin lideri olan müthiş kulüpler var. Biz bunların hepsini mümkün olduğunca TÜSİAD'a entegre etmek istiyoruz. Önümüzdeki çalışmalarda gençler, sürdürülebilir bir yaşam, sürdürülebilir ülke ve sürdürülebilir sivil toplumlar için, bağımsız kalan sürdürülebilir sivil toplumlar için de onlarla besleneceğiz. Biz aslında sürdürülebilirlik kavramında girişimciliğin gençlerle beslenmesi için son derece güzel bir proje yapmıştık. Bu gençlikte iş var projesi, devam edecek. Bence sürdürülebilirlik diyorsak ekonomik anlamda, girişimciliği çok daha akıllıca, kaynakları israf etmeden daha doğru alanlarda çalışması lazım."
"2015 yılı küresel ölçekte geleceğimizi şekillendirecek kritik kararların alınacağı bir yıl" diyen Symes, "Dolayısıyla TÜSİAD olarak biz de buradaki kararlılığı bir çok platformda bıkmadan tekrarlayacağız. Dolayısıyla iklim değişikliği TÜSİAD'ın ajandasında devam ediyor. Sürdürülebilir kalkınmayı konuşuyoruz. Bir araştırmayı paylaşmak istiyorum. Dünya çapında yapılan bir araştırmaya göre, CEO'ların yüzde 43'ü iş dünyasının katkısı olmadan sürdürülebilir bir dünya oluşturmanın mümkün olmayacağını söylüyor. Ancak yüzde 33'ü farklı söylüyor. Demek ki TÜSİAD olarak önümüzde son derece yapacak işimiz var" ifadelerini kullandı.
"BABACAN ÇOK HAKLI OLARAK 'TOTO OYNUYORUZ' DEDİ"
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın, dolar konusunda 'Toto oynanıyor' şeklindeki sözlerini hatırlatan Symes, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hepimiz şunu biliyoruz aslında, küresel krizden sonra kurumlara olan güven hala tesis edilemedi. Aslında bunu biraz bu toplantının başına bağlamak lazım. Bütün bu tartıştığımız konular aslında, nitekim sayın Babacan çok haklı olarak 'toto oynuyoruz' dedi. Yani her an her şey olabilir. Küresel koordinasyon bir çok konuda zor. Sanırım şöyle bir şey oluyor, hani eski öldü, yeni doğmadı söylemindeki yeninin doğması geciktikçe, eskinin de ölmesi bir o kadar gecikiyor, geriye gidiş, çözümü eski araçlarla arama riski gün geçtikçe artıyor. Oysa bugün ihtiyacımız olan, iş birliği ve koordinasyon. Açıkçası sadece suçu belli kurumlara yıkmadan iş dünyası olarak işbirliği ve koordinasyonu ne kadar yapıyoruz diye de kendimize biraz pay çıkarmakta fayda var."
Türkiye'nin G 20 başkanlığını çok önemsediklerini belirten Symes, "Biraz gerçekten dün Sayın Ali Babacan da bahsetti, burada Türkiye özellikle hayata geçmesi konusunda ortak akıl almış konuların hayata geçmesi konusunda bir liderlik yapıyor. Burada şunu belirtmek isterim, Türkiye'nin 2015 dönem başkanlığı önerileri konusunda TÜSİAD olarak bir çalışma yaptık. Burada öne çıkarttığımız kapsayıcı büyüme ve yolsuzlukla mücadele konularının, çünkü bunlar da sürdürülebilir büyümenin çok önemli engelleri, gündemde olmasından da açıkçası son derece mutluyuz. Ümit ediyoruz ki Türkiye'nin G 20 döneminde bu konularda ciddi bir aşama kaydedebiliriz" diye konuştu.
SALONA SORDU
"Salonda, global compactın, sürdürülebilirlik konusunda çok önemli koordinasyon rolleri var, global compactın Türkiye'ye faaliyetlere başladığından beri genel sekreterliğini TÜSİAD'ın yaptığını bilen kaç kişi var?" diye soran Symes, bilenlerin bir hayli az olduğunu görünce şöyle devam etti:"Demek ki daha iyi iletişim yapacağız. Ben yeni başkan olarak buradan kendime bir ev ödevi çıkartıyorum. Biliyorsunuz bin yıllık kalkınma hedefleri bu sene bitiyor, miadını doldurdu. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine geçilecek. Buradaki çalışmalarda TÜSİAD'ın global kalkınmaya ne kadar katkı yaptığını sizlerle paylaşacağız. Yeni dönemde bunları sizlerle daha çok paylaşmak için dijital dünyada ne kadar destek mekanizması varsa onları kullanmak istiyorum. Bu konuda kendi iletişim kanalları ile bizi desteklemenizi istiyorum. Sizden son olarak küçük bir katkı rica edeceğim. Dönem diyalog ve işbirliği dönemi dedik. Biz bu dönemde Türkiye'deki bütün kaynakların verimli kullanılması için özellikle sivil toplum örgütleri ile, biliyorsunuz salonda 3-4 sivil toplum örgütünde çalışan insanlar var. Ben yeni başkan olarak bir yarım günümü YASED'de severek geçirdim. Birçok projenin örtüşdüğünü gördüm. Halkalar halinde, olimpiyat halkaları gibi her kurumun yaptığını katlayarak yapacağız. Mutlaka farklı kurumlara ihtiyacımız var. Buradan yanlış anlaşılma çıkmasın, beni ziyarete gelen Sayın TOBB başkanı, İSO başkanı, hepsi ile çok keyifli sohbetler yaptık. Onlara şunu dedik, farklılıklarımız zenginliklerimiz ama ortak alanlarda mutlaka işbirliği yapacağız. Ben şahsen TOBB'le büyüme yönünde bir proje üretmeyi, İSO ile sanayi adına proje üretmeyi, YASED'le yabancı yatırım ortamı adına."