Melekleri zor günler bekliyor!

Melekleri zor günler bekliyor!

Durum muhtelif haber sitelerde kadına yönelik taciz, eşitsizlik ve adaletsizliğe son vermeyi hedefleyen #MeToo kampanyasına yorulsa da, aslında çanlar uzun süredir Victoria’nın melekleri için çalıyordu. Neden mi?

Hikayeyi başa saralım: Marka 1977’de kuruldu ama asıl patlamayı doksanlarda yaptı. Yani ‘Let’s talk about sex/Seksten bahsedelim’ şarkılarının çalındığı, kadın dergilerinde ‘Hangi pozisyon size uygun’ testlerinin popüler olduğu senelerde... İsmi ‘Victoria’nın Sırrı’ydı ama marka buna tezat, iç çamaşırı dünyasında gizliyi saklıyı kaldırdı. Tasarımlarını çekmecelerde değil, standlarda sergileyen ilk marka oldu. Tepkiler şahaneydi; alınan cesaretle 1995’te ilk defile gerçekleşti. 1998’de de modellere meşhur kanatlar takılınca ‘Victoria’s Secret Melekleri’ efsanesi doğdu. Marka tıpkı melekleri gibi ‘kusursuz güzellik’ vaat ediyordu. Giyeni Adriana Lima gibi gösterecek dolgulu sutyenler, Alessandra Ambrosio kalçaları için tasarlanmış tangalar... Her biri birbirinden provokatif kampanyalarla tanıtıldı. ‘Seks satar’ mottosu o yıllarda tavan yapmıştı ve VS bunun kanıtıydı. Seks gerçekten satıyordu.

2000’ler, Victoria’s Secret’ın altın yıllarıydı. Defilelerin ihtişamı gittikçe arttı, hatta başlı başına yılın en merak edilen şovu haline geldi. 2012’de 200 ülkede yayımlanan defileye 13 milyon dolar harcandı. 2013’e gelindiğinde Victoria’s Secret, 5 milyar dolarlık ciroyla, dünyanın en popüler giyim markasıydı. Markanın sahibi Leslie Wexner markanın başarısını Financial Times’a şöyle açıkladı: “Reklam kampanyalarımız çok güçlü. Kadınların de ne istediğini biliyor, hatta isteklerine yön veriyoruz.” Acaba öyle miydi?

GERÇEK KADINLAR BUNLAR MI ?

Bu düşünce yapısı, markanın düşüşünün nedeni. Çünkü o sene, photoshop kullanımının ne kadar doğru olduğu, kusursuzluk kavramının kadınların üzerinde yarattığı yükün tartışıldığı seneydi. Kadınlar bedenleriyle barışmak istiyordu ve Victoria’s Secret bunu hem kampanyalarıyla hem de ürünleriyle fena halde atladı. Refinery 29’da yayımlanan bir makaleden alıntı: “VS mağazasına girip etrafa bakınca düşünüyorum; Burada gerçekten kadınlar için sunulan herhangi bir şey var mı?”

2014’te durumu toplamak adına, tüm beden tiplerine uygun tasarımlar yapma çabasına girdi marka… ‘Love My Body/Vücudumu seviyorum’ reklam kampanyasıyla... Sonuç: Tam bir fiyasko. Çünkü kampanya, kendi kalelerine gol tadındaydı. Düşünün: Sıfır beden melekler, yan yana dizilmiş, ‘bedenlerini koşulsuz sevdiklerini’ ilan ediyorlar. Tahmin edebileceğiniz üzere sosyal medya ayaklandı; eleştiriler şelale. Hatta, Dove firması farklı beden tiplerine sahip, ‘gerçek’ kadınların kullanıldığı bir reklamla karşılık verdi markaya. VS kampanyanın sloganını değiştirdi ama yandı günüm keten helva…

ANTİ-MELEK HAREKETİ

Bu olay, meleklik müessesesine karşı bir akımı başlattı. American Eagle çatısı altındaki iç çamaşırı markası Aerie aynı sene modellerde photoshop kullanımını kaldırdığını açıkladı. Kampanyalarda modeller değil ‘gerçek’ kadınlar yer alıyordu. Sonuç: Aynı sene içinde satışlarda yüzde 9 artış. Aerie, bugün VS’ın en büyük rakiplerinden biri.

2016’ya gelindiğinde markanın geliri yüzde 26 düştü. Dönemde beden olumlama konsepti iyice tavan yaparken, dolgulu sutyene karşı da ciddi bir tepki oluştu. Spor sutyenini andıran, ‘bralette’ modası başladı. VS uzun süre bu ürünü üretmeme adına direndi. Üretmeye karar verdiğinde de onun da içine dolgu yerleştirerek yine baltayı taşa vurdu. Akabinde rakiplerden ataklar: Lane Bryant adlı iç çamaşırı markası 2017’de ‘Melek değilim’ adlı kampanyayla kıvrımlı kadınlara da özel seksi tasarımları tanıttı. Aynı yıl, BiteSizedFitness markası ‘Anti Victoria’s Secret’ defilesi düzenledi. Bu arada Victoria’s Secret cephesinde işler düzelmedi. Marka her ay, düzenli olarak düşmeye başladı. Bloomberg’ün haberine göre 2015’ten bu yana, düşüş yüzde 65 seviyesinde.

Peki Victoria’s Secret için yeni hamle ne olacak? Bu geçici bir dönem mi? Kapıya kilit vurup melekleri işsiz mi bırakacaklar? Mesajı alıp kadınların ne istediklerine yön vermeyi denemek yerine gerçekten seslerini duyacaklar mı? Yaşayıp göreceğiz...