Corona virüsün yeni tipleri var mı, salgın büyüyecek mi?

Corona virüsün yeni tipleri var mı, salgın büyüyecek mi?

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi Virolog Doç. Dr. Fatih Şahiner, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeni tip corona virüse (Kovid-19) ilişkin "Yeni tipleri var mı? Salgın büyüyecek mi?" gibi akıllara takılan birçok sorunun cevabını değerlendirdi. Virüslerin, Uluslararası Virüs Sınıflandırma Komitesi tarafından belirlenen kriterlere göre tanımlandığını aktaran Şahiner, eskiden antijenik yapılarına göre tiplendirme yapılırken, günümüzde genel olarak virüslerin genetik yapılarındaki farklılık düzeyine göre tiplendirildiğini söyledi.

Uluslararası Virüs Sınıflandırma Komitesinin hünezKovid-19’un yeni tip veya alt tiplerinin varlığını açıklamadığına işaret eden Şahiner, şunları kaydetti: "Çok yakın tarihli bir makalede dolaşımdaki 95 farklı virüs incelenmiş ve genetik benzerlik yüzde 99,99 (?,91 - 0) ve amino asit düzeyinde benzerlik yüzde 99,99 (?,79 -0) olarak bulunmuş. Bununla beraber koronavirüslerin genomları uzun olduğu için, uzunluğu 100 baz olan birkaç küçük gen bölgelerinde yüzde 30’lara varan genetik değişiklikler bulunmuş. Fakat bunlara yeni tip denmez. Tüm genoma bakıldığında çok çok küçük değişiklikler bunlar. GISAID veri tabanında 3 binden fazla farklı virüsün genetik bilgisi açık olarak paylaşılıyor ve buradaki değişiklikler de düşük düzeyde."

"Yüzde biri bile bulmayan farklılıklara yeni tip denmez"

Doç. Dr. Fatih Şahiner, SARS ve Kovid-19 arasında toplamda yüzde 20’lik bir fark bulunduğunu, iki virüsün tamamen farklı türler olduğunu, "S" proteinin ise farklılığın en büyük yer olduğunu aktararak, şu bilgileri verdi: "S proteinindeki farklılık bağlanma ile ilgili, hatta Kovid-19’un hücrelere 10 ile 20 kat daha güçlü bağlandığı söyleniyor. Ama bu farklılığa rağmen bağlanma bölgesi özelinde yüzde 73’lük benzerlik, immün sistemimimizin bu virüsün benzer kısımları tanımasına engel değil.

SARS ve Kovid-19 arasındaki yüzde 20’lik fark, bulaş hızı ve ölüm oranları açısından önemli bir farklılık oluşturmuş. Bu derece önemli farklılıklar için çok büyük genetik değişiklikler gerekiyor. Yani yüzde 20’lik fark, birçok kritik proteinin yapısında önemli ölçüde değişiklik var demek, bulaştırıcılık, sıkı bağlanma, immün sistem üzerine baskı gibi... Ama immün sistemimiz bu proteinlerin özelliklerini değil, 3 boyutlu yapısını tanıyor, anahtar kilit modeli gibi.

Yapılan çalışmalarda SARS için tasarlanan antikor tanı testlerinin, Kovid-19 tanısı için spesifik testlerin yokluğunda kullanılabileceği önerilmiş. Yani immün sistemimizin bu iki virüse karşı ürettiği antikorlar kısmen benzer. Yüzde 99,3-yüzde 99,9 benzer olan farklı Kovid-19’lardan biri ile karşılaşan ve iyileşen immün sistem diğer tüm varyantları çok çok kolay tanır ve ikinci enfeksiyon gelişmez, yıllar sonra gelişse bile çok hafif geçirilir.

Dolayısıyla Kovid-19 için neredeyse tamamen benzer genomlara sahip varyantlar nedeniyle yeni enfeksiyonların görülmesi veya daha şiddetli enfeksiyon yapan tiplerin ortaya çıkması söz konusu değil. Şu an için ’virüsün yeni tipini bulduk’ şeklinde duyurulan bilgilerin epidemiyolojik izlem dışında klinik bir anlamı yok.

Her kar tanesi birbirinden farklı olduğu gibi Kovid-19’un da minimal derecede birbirinden farklı birçok varyantı olabilir. Bu koronavirüs için bilinen bir durum ve bunun klinik bir önemi yok, dolayısıyla heyecana ve strese gerek yok. Yüzde biri bile bulmayan farklılıklara yeni tip denmez. Bu bilgiler virüsün nereden nereye yayıldığını incelemek için kullanılabilir."

"Virüs aslında bilinenin aksine bazı mutasyonları tamir bile ediyor"

Bu konuda hiç kimsenin konuşmadığı bir nokta daha olduğuna işaret eden Şahiner, "Virüs aslında bilinenin aksine bazı mutasyonları tamir bile ediyor. Bu virüsün hiç kimsenin konuşmadığı ve çok bilinmeyen bir özelliği daha var. Koronavirüsler insanlarda enfeksiyona neden olan en büyük RNA virüsleri. Yani genetik bilgileri çok uzun. Farklı gen bölgelerinde çok sayıda mutasyon meydana gelse de bu virüs bazı mutasyonları tekrar düzeltiyor.

Nsp14 proteininin mutasyon düzeltme özelliği var. Böylece virüs genetik yapısını mutasyonlara karşı bir derece koruyor ve çok büyük değişikliklere neden olan mutasyonlar meydana gelmiyor. Büyük genetik değişikliklerin görüldüğü rekombinasyonlar bu konu dışındaki bir durum." değerlendirmesinde bulundu.

Küçük genetik değişikliklerin yeni tanı kiti tasarlayanlar veya aşı çalışmaları yapanlar için bir derece önemli olabileceğini dile getiren Şahiner, sözlerini şöyle tamamladı: "Fakat toplum üzerinde veya salgının seyri bakımından bir etkisi olmaz. Normal, beklenen, bilinen, klinik önemi olmayan ve Uluslararası Virüs Sınıflandırma Komitesi tarafından duyurulmayan bilgileri çok yeni, korkutucu, beklenmedik olaylar gibi görüp gereksiz endişe etmeyelim.

Salgını sabırla ve bilinen kurallara uyarak geçirelim. Salgın bittiğinde yeni ilaçlar, yeni aşılar, yeni tanı kitleri, yeni medikal ekipmanlar üretmenin önemini anlamış ve bu konuda cesaret kazanmış bir millet olarak yolumuza devam edelim."