Yargıtay'dan Bursa'da emsal tazminat kararı
Çocuk parkının yanında bulunan aydınlatma direğindeki kaçak sebebiyle elektrik akımına kapılan çocuk, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Yaralı çocuk, günlerce yoğun bakım ünitesinde tedavi gördü. Çocuğun taburcu olmasıyla birlikte acılı aile, olayda sorumlu olan kurumların peşine düştü. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kapısını çalan acılı aile, mağdur çocuk için 30 bin lira, anne ve baba için de 10'ar bin lira manevi tazminat istedi. Davayı kısmen kabul eden Mahkeme; mağdur çocuk için 15 bin, anne ve baba için de 5'er bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Kararı davalı kurumlar temyiz etti. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, davacıların ekonomik durumlarının incelenmeden tutar belirlenmesinin yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararı bozdu. Mahkeme, mağdur çocuk için 5 bin lira manevi tazminat ödenmesi gerektiğine hükmetti. Kararı bu kez davacılar temyiz etti.
"Tutar caydırıcı nitelikte olmalı"
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin emsal nitelikteki kararı geçtiğimiz günlerde taraflara tebliğ edildi. Kararda şöyle denildi: "Somut olayda, davacılar yararına manevi tazminat takdir edilmesi konusunda kazanılmış hak oluşmuştur . Mahkemece , anılan davacılar yararına oluşan kazanılmış hak ihlal edilerek manevi tazminat taleplerinin reddedilmesi kararın bozulmasını gerektirmiştir. Manevi tazminat davalarında hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Manevi tazminat davalarında, gelişmiş ülkelerde artık eski kalıplardan çıkılarak caydırıcılık unsuruna da ağırlık verilmektedir. Gelişen hukukta bu yaklaşım, kişilerin bedenine ve ruhuna karşı yöneltilen haksız eylemlerde veya taksirli davranışlarda tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gereğini ortaya koymakta; kişi haklarının her şeyin önünde geldiğini önemle vurgulamaktadır. Bu ilkeler gözetildiğinde; asıl olan insan yaşamıdır ve bunu hiçbir değerin telafi etmesi olanaklı değildir. Burada amaçlanan sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek; öte yandan da zarar veren yanı da dikkat ve özen göstermek konusunda etkileyecek bir yaptırımla, caydırıcı olabilmektir. Somut olayda,mağdur çocuk için takdir edilen manevi tazminatın miktarı da azdır. Mahkemece, olayın özellikleri değerlendirilerek hakkaniyete uygun bir manevi tazminat miktarı belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de isabetli değildir. Mahkeme hükmünün bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir."