Faruk Çelik: “Şu anda AK Parti'den ayrılmak..."

Faruk Çelik: “Şu anda AK Parti'den ayrılmak..."


Gündeme dair önemli açıklamalar yapan Faruk Çelik, bugüne kadar çok sayıda seçimden başarıyla çıkan bir partiden, 31 Mart seçimlerini başarısızlık olarak gösterip ayrılmanın doğru olmadığını kaydederek, “Bize görev verilmediği için biz farklı bir yola giriyoruz diyorlarsa doğru değil. Bu parti hepimize onlarca yıl bakanlık, milletvekilliği, önemli görevler verdi. Böyle bir gerekçe yapılamaz. Ayrıca, parti politikalarında çıkış noktasıyla günümüz arasında büyük farklılıklar var şeklinde ifade ortaya konuyor. Bu doğru veya haklı gerekçeleri olabilir. Partinin dünü ile bugünü arasındaki izlediği çizgide farklılaşmalar olabilir. Ama bunun konuşulacağı platformlar var. Neden bu değişikliğe ihtiyaç duyuluyor? Doğu Akdeniz, Suriye'de büyük problemler var. Irak'ta başka sorunlar var. İran'da sorunlar var. Her yerde sorun var. Sorunsuz bir halimiz yok. Bunların getirdiği farklı politika mı var? Geçici olanlar mı var? Kalıcı farklı yola mı giriyor? Bunların konuşulacağı yerler sokaklar değil. Benim de eleştireceğim şeyler vardır. Bunları televizyonda mı konuşmam caddede mi konuşmam gerekiyor? Hayır. Kendime göre aykırılıklar hissediyorsam, artık kendimi AK Parti kimliği ile ifade etmekte zorlanıyorsam, bunun yolu parti içinde kalarak tenkit değil. Ben burada ilkeli davranılmasından yanayım. Ciddi bir ayrışmayı gerektirecek bir gerekçeyi bulamadığımı, ayrışmaların zor olacağını ifade etmek istiyorum. Millet ekonomide atılması gereken adımları bekliyor” dedi.


Ak Parti ile bağlarını koparan muhaliflere de seslenen Faruk Çelik, “Şu anda AK Parti'den ayrılmak demek, Ak Parti'yi iktdidardan etme mücadelesi demektir. Dünyanın hiç bir yerinde iktidardan iktidar çıkmamış, iktidardan muhalefet çıkar. Neden parti kuruyorsunuz? İktidar olmak için. İktidarsınız zaten. Partiniz iktidar. Buradan çıkacak olan muhalefettir. Yanlız siz değil, eski partinizi de muhalefet konumuna düşürürsünüz. Gerekçelendiremediğim konu bu. 31 Mart seçimleriyle ilgili Cumhurbaşkanımız, bunlarla ilgili mesajı aldım, bazı düzenlemeler yapacağım diyor. Bunları beklemeden aceleci davranmayı ben doğru bulmuyorum. Söyleyecekleriniz varsa ondan sonra söyleyelim. Eğer tatmin edici adımlar atılmazsa o zaman konuşalım. Siyasette acelecilik hayır getirmez. Siyasette yüzde yüz haklı olsanız bile süreç yıllar sonra sizin haklılığınızı iade edebilir. Menderes'in haklılığı yıllar sonra ortaya çıktı. Devlet her türlü iade-i itibar verdi. Demirel 6 gidiş 7 gelişte haksız mıydı?” ifadelerini kullandı.


Siyasetin bir mücadele olduğunu, sabır gerektirdiğini kaydeden Faruk Çeilik, “Doğru bildiğiniz neyse, parti içerisinde bunları yetkili kuralları zorlayarak, parti disiplini içerisinde kalarak, bunları anlatarak yol almamız gerekiyor. Ben kızdım, oynamıyorum. Ben yanlış buldum, oynamıyorum. Bana ters geldi, oynamıyorum diyemezsiniz. Benim şahsıma ters gelen çok şeyler de oldu. Ülkenin meselesi başka, benim kişisel meselem başka. Siyasetin birinci adımı sabır, tahammüldür. Şartların o zaman lehe nasıl geliştiğini görecektir. Herkes kendi bildiğini okumaya çalışırsa, bu kadar hizmet etmiş siyasi hareketin ne amaçla, ne hizmet anlayışıyla yola çıktığının idraki içinde olmamak sonucu çıkar. Geçmişteki bütün pozitif kazanımlar elinin tersiyle itilir sonucu çıkar. Bunu kabul etmiyorum. Eski başbakanımızın ifadeleri, konuşmaları ve birkaç arkadaşın konuşmaları aslında parti ile ilişkilerini kestiğini, partiyle organik bağlarını kestiklerini ifade eden konuşmalar. Başka türlü izah edilemez. O görüşleri ortaya koyanların bence partide bulunmadan, partiden ayrılarak ortaya koymalarının doğru olduğu inancındayım. Yürüyen bir mekanizma var. Bunu eleştirebilirsiniz. Bunu kamuoyuna yaptığınız an partinin yetkili kurullarının devreye gireceğini bilerek yapıyorsunuz demektir. Neticesi belli olan bir durum söz konusu şu anda. Disiplin süreci aslında beklenen bir süreçtir. Siyasetten anlıyorsak, bir siyasetçi böyle bir yöntem izliyorsa, arkasından disiplin sürecini biliyordur. Babacan'ın yöntemi daha farklı. İçeriğine katılmasam da, onu gerektirecek tablo olmadığını söylesem de daha ilkeli bir davranış. Böyle bir kritik süreçte, bu çatı altında olmak istemiyorum demesi, daha tutarlı bir davranış. En azından parti içinde olarak, partiyi tenkit eder bir pozisyon olmamış oluyor” diye konuştu.


Ak Parti’nin zor bir dönemde iktidara gelip Türkiye'ye çağ atlattığını ifade eden Faruk Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye'yi yatırım cenneti haline getiren bu ekibin bir kez daha düşünmesinde yarar var. Beklentiler yanlız 80 milyondan ibaret değil. Ak Parti'den büyük coğrafyada büyük beklentiler var. Balkanlar'daydım. İnsanların yaklaşımlarını gördüm. Bu büyük beklentileri dikkate alarak, yolumuza akl-ı selimi hakim kılarak devam etmeliyiz. Kırmak, dökmek kolaydır. Kırmamaya, dökmemeye çalışalım. Mümkün mertebe bir kişiyi kazanmak için uzun yıllar mücadele edildiyse, şimdi de bütün kazanımlarımızı kaybetmeden geleceğe yürümenin doğru olacağı inancı içindeyim. Tayyip Bey'in vizyonu, liderlik karizması 1990'lı yıllardan belliydi. MKYK'da görüşmemiz vardı, İstanbul belediye başkanlığı ve o günün şartlarında kısa sürede elde edilen başarı, adeta İstanbul'un çöpleri konuşuluyor ya, İstanbul'un bütün araçları hurdaydı. O araçların gün yüzüne çıkarılması, ufak müdahalelerle Anadolu'da hizmet bekleyen belediyelere hibe edilmesi, bütün Türkiye sathına İstanbul ışığının yansıtılması çok anlamlıydı. Liderlik vasıfları, Türkiye'ye mal olmuş siyasetçi kimliği aslında Tayyip Bey'in özünde var olan bir durumdu. Belediye başkanlığında hizmetleriyle çok net ortaya koydu. Türkiye'de hem başbakanlık, hem cumhurbaşkanlığı gibi önemli görevlere milletin gönlünde taht kurarak geldi. Ben siyasî hayatımda toplumun çok farklı kesimleriyle biraraya gelme, iç içe olma gibi bir süreç yaşadım. Ak Parti'de seçim koordinasyon başkanı olmanın getirdiği, siyasilerle yoğun iletişim, mecliste 5 yıl grup başkanvekilliği yaptım. Verimli dönem geçirdim. 2002-2007 arası parlamentonun en verimli dönemiydi. Çalışma Bakanlığı olarak çalışan, işçi ve işverenlerle, işsizlerle emeklilerle zorunlu diyalog, görev gereği onlarla önemli mesaimiz oldu. Arada bir devlet bakanlığı döneminde Diyanet camiası, inanç dünyası ve Alevi kardeşlerimizle güzel çalışmalar yaptık. Ciltler dolusu eserlerin çıktığı verimli bir diyalog süreci yaşadık. 3 dönem Bursa milletvekilliğinden sonra Urfa vekilliği yaptım. Bursa'da 45 yıldır yaşıyorum. Batıyı her yönüyle biliyorum. Güneydoğu bölgesinde ise, Urfa gibi peygamberler şehri diye ifade edilen şehirde 6 yıl dolu dolu geçen hizmet etme imkanım oldu. Bölge halkıyla hiç bir ayrım yapmadan verimli bir süreci geçirdiğimizi özellikle ifade etmek istiyorum. Bunların insana kazandırdığı çok şey var. Roman kardeşlerimizle çalıştaylar yaptık. Onların da iç dünyalarını tanıma imkanımız oldu”.