26 yıl önce Uludağ'da kaybolmuşlardı bakın nasıl kurtulmuşlar?
AÜ Spor Bilimleri Fakültesi öğretim görevlisi ve AKUT Antalya Birim Sorumlusu Yılmaz Sevgül, 9 gün önce Bursa Uludağ’ın zirvesine doğru çıktıkları yürüyüş esnasında sisin bastırması sonucu kaybolan Mert Alpaslan (31) ve arkadaşı Efe Sarp (37) için yürütülen arama çalışmalarını değerlendirdi.
Bu aylarda doğada bir geçiş döneminin yaşandığını söyleyen Sevgül, dağcılar ve doğa sporlarıyla ilgilenen sporcular için bu dönemin kötü olduğunu belirtti.
“Bu geçiş bizi ürkütür”
Profesyonel dağcıların bile böyle bir dönemde dağa gitmekten korktuğunun altını çizen Yılmaz Sevgül, “Bu geçiş bizi ürkütür. Herhangi bir olumsuzlukta kendimizi kurtarmamız daha zordur. Hava kapalı ve görüş mesafesinin düştüğü bir ortam olur” dedi.
“Uludağ hafife alınmaz”
Amatör dağcılar Mert Alpaslan ve Efe Sarp’ın eğitim ve donanım olarak yetersiz olabileceklerini dile getiren Sevgül, “Dağı hafife alarak bu iki arkadaşımız Uludağ gibi iklimi değişken, sert bir dağa tırmanış yapıyorlar ama hesaplayamadıkları meteoroloji gibi birçok etken var. Sadece onunla da kalmıyor. Biz profesyoneller bile bu mevsimde dağa gitmeye çekinirken eğitimi yetersiz, yeterli donanımı olmayan insanların dağa gitmesi çok büyük tehdit ve risk” diye konuştu.
"Eğitim ve yeterli donanım"
Sevgül, dağcılık sporuyla ilgilenecek olan vatandaşların mutlaka gerekli eğitimi almaları gerektiğinin altını çizdi. Eğitimin yanı sıra doğru ve uygun malzemelerin tedarik edilmesi gerektiğine değinen Sevgül, seçilecek faaliyetlerin ise performansa uygun olarak belirlenmesi gerektiğini vurguladı.
"26 yıl önce 18 kişilik ekibimle Uludağ'da kaybolduk"
Uludağ’da 2 dağcının kaybolduğu yerde 1993 yılında 18 kişilik ekiple kaybolduklarını söyleyen Sevgül şu ifadeleri kaydetti:
“Ekibin lideri bendim. Şubat ayıydı. Bizde kar vardı ama donanımsız olarak kaybolduk. Yeterli donanım yoktu. Sadece 1 çadırımız vardı, 18 kişiydik. O çadırda 3 kişilikti. Biz o durumdan 2 gece kalarak kurtulduk. Hiç kimsenin burnu bile kanamadı. Sadece ufak tefek donmalarımız olmuştu. Eğitimliydik, ne yapacağımızı biliyorduk. Yoğun kar vardı. O karı iki koldan kazarak kar mağarası yaptık. U şeklinde içine girdik. İçeride tünel şeklinde birleştirerek, sütunu inceltip, 2 kapıyı da kapatıp 18 kişi içine girdik. Hava düzelene kadar o şekilde bekledik. Ama ıstıraplı bir süreçti. Biz de aynı bu şekilde kaybolduk.”
"2 gece 3 gün yaptığımız kar mağarasında kaldık"
Uludağ’ın günlük güneşlikken bir anda sis bastırabileceğini aktaran Sevgül, “3 metre önünüzü göremezsiniz. Bu çok tehlikeli bir durum. Uçuruma gitme ihtimaliniz var. Bilmediğiniz birçok yere gitme ihtimaliniz var. Biz bu şekilde kaybolduk. Kampımız vardı. Uzaklaştık, zirveye çıktık. Dönerken hava kapattı. Bir geçiş var dar geçiş, onu bulamadık. Sırttan ilerleyip tesislerin oradan dönmek istedik. Ama ortam tipiye dönüştü. Saatler içerisinde hipotermiye yakalanma riskimiz vardı. Hava kararmaya yakınken kar mağarası yapma kararı aldık. 2 gece, 3 gün kaldık. Panik atak durumları da vardı. Görüş mesafesi azalmaya başladığında insanlar boğulma hissine kapılıyor. Hem soğuk ortam, hem de olumsuz koşullar var. Paniklemeniz olası bir durum. Soğukkanlı olarak bildiğinizi uygulamak çok önemli. Kar mağarası yapıldığı zaman da derece artı 5’e kadar çıkabiliyor” ifadelerine yer verdi.
Montun bulunmasının nedenleri
Aramalar kapsamında iki dağcının mont ve beresinin bulunmasını değerlendiren Sevgül, “Birçok arama operasyonuna katıldım. Kaybolma durumunu da yaşayan biri olarak öngörülerim var. Panik atak durumu yaşamış olabilirler. Her şey kontrolden çıkmış olabilir. İkincisi de bir yerden çantası üzerinde asılıydı çok terledi, o yüzden montu çıkardı. Bir yerden kayıp düşmüş olabilirler her şey sağ sola savrulmuş olabilir. Üçüncü ihtimal ise helikopterlerin uçuşunu gördüğünde sağ sola renkli bir şeyler bırakmak istemeleridir. Bunun dışında başka ihtimaller gelmiyor” şeklinde konuştu.
"Bulunmayan kişiyi cansız kabul edemeyiz"
Bulunmayan kişinin cansız olarak kabul edilmediğini kaydeden Sevgül sözlerini şöyle noktaladı: “Olasılık olarak hayatlarını kaybetmeleri çok yüksek. Büyük ihtimalle tipi ortamına yakalanarak, yönlerini kaybettiler. Yerde kar mağarası yapacak kadar kar da yığılı değil. Ormanlık bölgeye girmeleri gerekiyor. Görüş mesafesinin düştüğü ortamda hengameli durumlar var. Uçurumlar, riskli bölgeler var. O geçişleri tamamlayabildiler mi? Bunların hepsi soru işareti. Şu ana kadar iyi bir çalışma yapıldı. Yaklaşık 280 personel bölgede çalışıyor. Bu tür vakalarda çok hızlı müdahale edilmesi lazım. Biz o gece oraya 40-50 kişi gönderebilmeliydik. Bu kişilerde arazide geri dönmemek üzere gitmeliler ve donanımları da o koşullarla başa çıkacak yeterlilikte olması lazım.”